20 Nisan 2014 Pazar

Güzellik ve Ahenk

Güzellik, bir canlının, somut bir nesnenin veya soyut bir kavramın algısal bir haz duyumsatan; hoşnutluk veren hususiyetidir. Güzellik, estetiğin, toplumbilimin, toplumsal ruhbiliminin ve kültürün bir parçası olarak incelenir.

Gözle görülen nesneler (güzel bir yüz, güzel bir bina gibi), kulakla işitilen bir müzik, dil ile tadılan bir yemek, koklanan bir çiçeğin kokusu gibi beş duyu ile algılananlar yanında, güzel ahlak gibi soyut kavramlar da güzellikle ilgilidir.

Felsefedeki estetik yaklaşımda ruhbilimsel güzellik tanımı tarihte felsefenin incelediği bir konu ve felsefenin temel dallarından bir olmuş, değişik çağlarda filozoflar güzelliğe farklı tanımlar getirmişlerdir.

Eski Yunan filozoflarından Plotinus güzelliği “ ilahi aklın eşya alemindeki ışıltısı ” olarak tanımlamıştır.

19. yüzyılda Alman filozof Hegel' e göre güzellik, “ tabiatın kendisinin bütünündeki Mutlak Ruhun görüntüsüdür.”

Kant, güzelliğin sübjektifliğini vurgulamış, ancak onun sadece duyumsama ile ilgili değil kişinin güzel ve çirkin ile ilgili yargılarının sonucu olduğunu ortaya koymuştur.

Güzel olanın bakılana değil bakana göre belirlendiği, öznel olduğu yaklaşımına karşılık; bir başka yaklaşım, güzelliğin tanımını, bakana değil bakılana özgü olan ve simetri, oran gibi tartışılmaz matematik formüllere bağlanmış bir kurallar dizgesi olduğunu savunan, fenomenik güzellik tanımıyla açıklamıştır. 

Felsefe disiplininde güzelliği ve tabiatını anlamanın anahtar temalarından biri estetiktir. Yunanca duygu, duyum ve algı anlamlarına gelir. Felsefede doğruluğu temel alan mantığın ve iyiliği temel alan ahlakın yanında üçüncü inceleme alanı güzelliği temel alan estetiktir.

Güzellik meselesi üzerine Alman felsefesi ve özellikle Alman Romantizmi ile birlikte belirgin bir teorik gelişme döneminin başladığı söylenebilir. Estetik termini ilk olarak Alman Filozof Alexander Gottlieb Baumgarten, aynı isimli kitabında kullanmıştır.

Estetik kuramıyla bu konuda söz sahibi olan filozof Immanuel Kant, güzelliğin hem öznel hem de nesnel niteliklere sahip olduğunu kaydetmiştir. Buna göre " güzellik, sonsuzun sonlu olarak kendini göstermesidir "Kant, güzellik deneyimini vurgular; burada özne ya da nesneden öte, deneyimin kendisi önemsenir. Çünkü Kant için güzellik, farklı bir felsefi kategori olarak, nesnelerin duyusal görünümleridir ve duyusallık bu anlamda deneyimle ilintilidir.

Hegel de güzelliği bir idea olarak değerlendirmiştir. Bu düşüncede güzellik -doğruluk ilişkisi bir özdeşlik olarak ele alınmaktadır. Güzellik, idea'nın bir sanat yapıtı olarak gerçekleşmesidir. Hegel' e göre tabiatın kendisi mutlak ruhun bir yansımasıdır ve duyular ile algılanan aslında maddeden ayrılmış olan mutlak ruhun kendisidir.

Güzellik kavramının nesnel mi yoksa öznel temelli mi olduğu süre giden bir tartışma konusudur. Estetik gerçekçiliğin güzelliği belirlediğini ve nesnel olduğunu savunanlar objedeki simetrinin, Altın Oran'a uygunluğun ve Fibonacci Serisine göre dizilişin tabiatta varlığını savunurlar. Estetik öznelciliğin ağır bastığını vurgulayanlar ise tarih boyunca güzel diye tanıtılan insanların vasıflarının zaman içinde ne kadar farklılaştığını ortaya koyarlar. Güzel denilenin dış etkenlere göre nasıl değişiklik gösterdiğini irdelerler.

Güzelliğin varlık alanı ile bakışın bununla ilişkisi sorunu, estetik kuramların önemle üzerinde durdukları temel meselelerden biridir. Güzellik ve Doğruluk, Güzellik ve İyilik, Güzellik ve Yücelik, güzel ile ilişkili olarak değerlendirilen öteki konu başlıklarının bazılarıdır. Güzel, güzel olan, ve güzellik gibi kavramlar üzerine Platon'dan beri süregelen birtakım tartışma ve değerlendirmeler söz konusu olmakla birlikte, felsefe-içinde güzellik kuramı gibi çok geliştirilmiş bir alan yoktur. Platon, güzelliğin mutlak olduğunu ideal bir güzelliğin var olması gerektiğini açıklar. Buna göre, güzellik, duyumların ötesinde varolan ve tek tek güzellik duyumlarını şekillendiren bir idea'dır. Plotinus' a göre güzellik, ilahi akıl'ın dünyadaki yansımasıdır. Aristo, "güzel olan, salt kendisi için arzulanabilir olandır" demektedir. Ayrıca ona göre, güzellik matematiksel bir orantı gibi ele alınır. Güzel olan kavranabilir olmalıdır ve bu da oran ve ölçü ile ilgilidir.

Güzelliğin batı teorisindeki en erken tanımı Socrates (Sokrat) öncesi dönemden İyonyalı Pythagoras (Pisagor) gibi düşünürlerin çalışmalarında yer bulur. Pisagor' cu okul, matematik ve güzellik arasında güçlü bir bağ olduğunu keşfetmişti. Bilhassa, nesnelerin altın oran'a göre oranlandığında daha çekici göründüğünü kaydettiler. Antik Batı Anadolu ve Atina mimarisi, bu simetri ve oran görüşüne dayanmaktaydı. Modern araştırmacılar altın orana göre ölçülendirilmiş ve simetrik olan insan yüzlerinin olmayanlarınkinden daha çekici olduğunu belirtirler.

Ahenk kelimesi ise genel anlamda uyum, uyuşma, anlaşma veya armoni anlamında kullanılmaktadır. Armoni kelimesi Latince " harmos " (bağlantı) kelimesinden türetilmiştir. Fransızca harmonie sözcüğünün Türkçe' ye uyarlanması ile " armoni " şeklini almıştır. Edebiyat terimi olarak (Osmanlıca)'da uyum veya ahenk anlamlarındadır.
Türk Dil Kurumu sözlüğünde sadece bir müzik terimi olarak, iki veya daha çok sesin aynı anda kulağa hoş gelecek biçimdeki uyumu, harmoni şeklinde anlamlandırılmıştır. Günlük hayatta sadece müzik terimi olarak kullanılmayıp, dilde uyum ve ahenk olarak ifade edilebilecek kavramların yerine gereksiz biçimde kullanılmaktadır.

Kanımca; TDK sözlüğünde iki veya daha çok sesin aynı anda kulağa hoş gelecek biçimdeki uyumu sadece bir müzik terimi olarak kullanılsa da ses kelimesi yerine söz veya fikir kelimesi konulması halinde de sonucun değişmeyeceği ve buradaki uyumun da kulağa, göze ve gönüle hoş geleceği şüphesizdir.

Güzellik insanlar arasında ahenk sağladığı gibi; tersten yola çıkıldığında da maddedeki renk, ahenk ve çekicilik, " güzellik " kavramını yaratır. Olgun insanların vardıkları sonuç şudur: Dış güzellik geçicidir; önemli olan ruh güzelliğidir. İnsanlar çabalarını biraz da içlerini güzelleştirmeye sarf etseler insanlığın önemli bir meselesi halledilmiş olur.

Ruh güzelliği derken, erdemlerin tümü demek olan " fazileti ” kastediyoruz. Fazilet, insanın içine tahtını kurdu mu bir daha hiç inmez; o insanı yükseltir, yüceltir. Oysa fiziki güzellik geçicidir. Dış güzellikler kaza, yaşlılık gibi türlü nedenlerle bozulabilir. Fiziki güzelliğin ardında kaprisli ve hırçın bir ruh varsa, o insan, artık saltanatını yitirmiş demektir. Oysa ruhi güzellikler hiçbir zaman ölmez ve yıpranmaz. Bütün yaşamı boyunca insanı gözde ve üstün kılar.

“ Güzellik insanlar arasında ahenk sağlasın ” cümlesinde kastedilen güzellik öznel bir güzelliktir. Burada kastedilen beş duyu ile algılanan, herkesin ortak belirleyebileceği nesnel ölçüleri olan bir güzellik değildir. Kaldı ki herkesin güzel bulabileceği ortak bir güzel idesi yaratılamayacağından insanlar arasında ahenk yaratacak şekilde bir uyumdan söz edilemez. İnsanlar arasında Ahenk olabilmesi için ortak bir düşünce temelinde sıralanmaya ve insanları bir arada tutacak bir kaynaştırıcı mozaiğe ihtiyaç vardır. Bu durumda ahenk yaratacak salt güzellik idesi olmayacaktır. Burada kastedilen ruh güzelliğidir. Ancak güzel ahlaklı ve erdemli bir ruhun yaratacağı güzellik yaydığı ışıkla insanları sarabilir, onları doğruluk ve erdemin içinde sıralayarak bir ahenk oluşturabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder