11 Mart 2014 Salı

Berkin' e..

Eskiler derler ki; “ Çocuğu olmayanın yüreğinde kalıp kalıp yağ olurmuş !..”

Eski zamanlarda öyleymiş demek ki !.. Şimdiki zamanda ise, çocuğu olmayan kimileri, başkasının çocuğunun başına gelenler yüzünden kahroluyor, bir değil 4 çocuğu olan bazıları ise hiçbir şey olmamış gibi memlekette arz-ı endam ediyor.. Bırakın yüreğini, beyninde de kalıp kalıp yağ oluyor..

Derler ki; Allah, bir insandan ümidini kestiği vakit önce ondan acıma ve merhamet hissini alırmış.. Sonra, vicdan ve adalet duygusunu, hak - hukuk kaygusunu.. En sonunda da kendi korkusunu alırmış, ki bunların hiçbiri olmayanda Allah korkusu da kalmazmış zaten..

Bakıyorum, izliyorum ve cesaretini gerçekten takdirle seyrediyorum.. Aklıma bir hikaye geliyor..

“Vaktiyle ülkenin birinde zalim, despot, vicdansız, merhametsiz bir hükümdar yaşarmış. Astığı astık, kestiği kestik, zulm ile abad olunca sonunun berbad olacağını düşünmeyen birisiymiş. Bu ülkenin çok ünlü bir de şairi varmış.. Ülkedeki bütün şairler hükümdar hakkında methiye yazıp küpünü doldurduğu halde bu şair hiçbir methiye yazmayıp hükümdardan da hep uzak durmuş. Bu durum hükümdarın hiç hoşuna gitmiyormuş.

Bir gün şairi huzuruna çağırmış. Demiş ki: “Ülkedeki tüm şairler bana methiye yazdığı halde, sen beni neden övmüyor, eleştiriyorsun.. Sana 3 gün mühlet, bana öyle bir methiye yaz ki; daha önce yazılanlara benzemesin. Hoşuma giderse sana 3 kese altın vereceğim yok yazmazsan senin boynunu vurduracağım..”

Şair düşünmüş yazsa kişiliğinden, bugüne kadar yazdıklarından, anlattıklarından ödün verecek yazmasa kelle gidecek.. Düşünmüş, düşünmüş, üçüncü günün gecesi şiiri yazıp bitirmiş. Ertesi gün sabah hükümdar derhal gelmesini emretmiş.. Huzura çıkmış.

Hükümdar: “Yazdın mı?” demiş “Yazdım!” demiş şair “ama karşılığında hiçbir şey istemiyorum. Sizi övmüş olmak bana yeter !.”

Bu durum hükümdarın daha da hoşuna gitmiş.. “Oku bakalım!” demiş.. Şair okumuş:

“Hükümdarım, siz öyle ulu, öyle büyük, öyle kahraman, öyle cesursunuz ki; adeta Şanı Yüce Peygamber’ in damadı Hz. Ali gibisiniz! Hatta siz Hz. Ali’ den de daha cesursunuz! Zira; Hz. Ali, Allah’ tan korkardı, siz Allah’ tan da korkmuyorsunuz!.”   

Etrafıma bakıyorum, evet aynen bu hikayedeki gibi gerçekten çok cesur insanlar var etrafımızda.. Hz. Ali’ den daha cesur, Hz. Ömer’ den daha adil insanlar.. Hz. Ebubekir ve Hz. Osman’ a benzemiyorlar yalnız, çünkü biri sadık ve cömertti, diğeri de ar ve haya sahibi idi.. O kadar cesurlar, o kadar cesurlar ki; bu yüzden korkuyorum ben bu insanlardan.. Zira ne demişler? “ Kork, Allah’ tan korkmayandan !..”

Tüm bu olanlara rağmen hala aynı yalanları söyleyebildiklerine ve yüzleri bir damla olsun kızarmadığına göre belli ki; kendi söylediklerine de inanıyorlar.. Hastalıkmış bu ve Mitomani diyor psikologlar bu hastalığa.. Mitomanik hastalar, suçunun üstünü örtmeye çalıştıkça yalan söyler ve bir süre sonra ürettikleri yalanlara kendileri de inanmaya başlarmış.. Zamanla vicdanlarından uzaklaşan mitomanlar, gerçek bir varlık elde edebilmek için sürekli yalan söylemeye devam ederlermiş...

Vaktiyle Hakim Savcı Adayları Eğitim Merkezi’ nde ( şimdiki adıyla Adalet Akademisi) bir hocamız Gıda Maddeleri Tüzüğüne Muhalefet suçlarını anlatırken, taklit ve tağşiş edilmiş sucuktan bahsederken renginin içini belli ettiğini söylemiş ve Mark Twain’ in bir sözünden bahsetmişti: “Yüzü kızaran insanlardan korkmayınız, zira kanlarının asaleti yüzlerine vurmuştur.” demiş Mark Twain.. Mefhum u muhalifinden çıkan sonuca göre yüzü kızarmayanda asalet aranmaz..

Niye bunları yazdık.. İstanbul Okmeydanı'nda Gezi Parkı eylemleri sırasında ekmek almak için evden çıktığı sırada başından polisin attığı gaz fişeği ile vurulan komada 269 gün geçiren ve 15. yaşına giren Berkin Elvan sabah saat 07.00'da yaşama veda etti. 14 yaşında girdiği hastanede, 15. yaşını doldurdu ve 16 kg. olarak hayata veda etti Berkin.. Geçen arkadaşlar, Facebook’ ta genel tablosundan bahsetmişler ve ben de “ Allah’ tan umut kesilmez ama bu genel tabloya bakılırsa…” demiş ve sonucunu bağlamamıştım.. Bugün sonucu bağlanmış..

Daha önce bir yazımda bahsetmiştim.. Atalarımız “ Hayy’ dan gelen, Hu’ ya gider” derlermiş, “Allah’tan geldik, yine O’na döneceğiz” mânâsıyla, dünyanın fânîliği sadedinde bazan bir teslimiyet ve sabır halini, bazan bir ikazı, bazan da bir dileği ifade için. Eskiden birisinin vefat haberi alındığında “ İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râci’ûn ” denirdi. Bu ibâre Bakara Sûresi’nin 156. âyetinin son kısmıdır ve âyetin tamamında meâlen; “(Sabredenlerin) başlarına bir musibet geldiği zaman ‘Biz Allâh’a aidiz ve sonunda O’na döneceğiz’ derler.” buyurulmaktadır.

Yani; “Hayy’den gelen Hû’ya gider” sözü, Bakara Sûresi’ndeki âyetin farklı kelimelerle tekrarıdır; evvelemirde sabra ve tevekküle davet ederek teselli maksadıyla söylenebilir. “ Ateş düştüğü yeri yakar” mış, ne diyebilirsiniz acılı ailesine, ne söyleyebilirsiniz seçim mitinglerinizde, ne vaat edebilirsiniz? Ne dindirir bu annenin acısını? Hangi söz geriye getirir Berkin’ i? Çocuk büyütmek, yetiştirmek ne kadar meşakkatlidir bilirsiniz. Üstelik de bir gülüşü, bir bakışı, bir öpücüğü için katlanırsınız tüm bunlara.. Sonra bir gün böyle bir gün gelir, bir el uzanır, koparır çiçeğinizi henüz tomurcukken.. Acı !.. Sadece acı !..

Bu ölüm, bir ölümdür.. Katlen olmuşsa şayet, bir maktulü olduğu gibi, katili de olacaktır, belki azmettiricisi de.. Ben, belki farklı düşünüyorum ama katilin de azmettirenin de Allah’ a inanan kişiler olmasını istiyorum.. Çünkü bu durumda hem bu dünyada hem de inandıkları öbür dünyada daha fazla azap göreceklerini umut ediyorum..

Arkasından çok gözyaşı dökülecek, unutulmayacak, onun ölümünü istismar etmeye çalışanlar da olacak ama ilk kez birinin ölümü hakkında bu sözleri sarf ediyorum, varsın istismar etsinler.. İstismar etsinler ki; Berkin adı unutulmasın, unutturulmasın..

Berkin hepimizin çocuğuydu ve hepimizin çocukları adına öldü.. Dilerim mekanı nur olsun.. Nur içinde, huzur içinde uyusun.. Ailesine de sabır ve başsağlığı diliyorum..



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder